29 Ekim 1923… Güneş, Malıköy dağlarının oralarda çoktan batmıştı. Güz günleriydi. Akşam serindi. Taşhan dedikleri bir eski hanın önünde, eğri büğrü taşların, saman tozlarının örttüğü alanda Ankara halkı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kapısında durmuştu.
Mustafa Kemal Paşa, öğleden sonra Çankaya’daki bağ evinden inmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelmişti. Havada bir olağanüstülük vardı.
Anadolu, kulağını Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın yönetildiği o taş yapıya vermişti. Devletin adı? Devletin adı? “Egemenlik ulusundur” dedikten sonra, kime sorarsanız sorunuz bu “Cumhuriyet” ti. Doğan çocuğun adıydı.
Gelin Cumhuriyet’imizin 100.yılında kurtuluşumuzun ve kuruluşumuzun hikayesini Keçiören Sınav Koleji öğrencilerinden dinleyelim. Canları pahasına bu kutsal mücadeleyi veren yakın tarihimizin hepsi birer efsaneye dönüşmüş kahramanlarını ahde vefa gereği bir kez daha analım ve anlayalım. Saygı ve minnetle…